Ağrı Dağı Kış Tırmanışı

Evet çok istediğim ama ne zaman tırmanacağımı bilmediğim bir dağa çıkmak için plan yapma vakti geliyor. Aslında her şey Süphan yaz tırmanışı esnasında planlanmıştı. Rehberimiz kışın Ağrı dağı tırmanışı planlayacakları, duruma göre sana da haber veririm demişti.
Whatsapp’dan gelen mesaj ile Ağrı dağına ne zaman çıkacağız kesinleşir. Tabiiki de Türkiye’nin en yüksek dağına hele de kışın çıkmak çok kolay değil. Öncelikle ekipmanınız çok iyi olması gerekli.
Ekipmanlarımı incelemek isterseniz göz atabilirsiniz.
Tırmanış yapacağımız tarihe yaklaşık 3 ay var. Ekipmanlarım Ağrı dağının hava şartlarına çok iyi olmadığı için alışveriş yapmam gerekliydi. Zaten alacaklarım ihtiyacım olan ama ertelediğim şeylerdi. Bazı ekipmanları Türkiye’den alıyorum. Türkiye’de olmayan veya bedenini bulamadığım malzemeleri almak üzere tırmanış öncesi Almanya’ya Hamburg şehrine uçup oradan alışveriş yapıyorum.
Tırmanış şubat ayının 2 haftası gerçekleşecek ve toplamda hava şartlarına bağlı olarak 7/8 gün sürecek. Çantamı hazırlayıp İstanbul’dan Van’a uçuyorum. Rehberimiz havalimanında bizi karşılıyor ve geceyi geçirecek olduğumuz otele doğru yola çıkıyoruz. İstikamet Doğubayazıt. Herkes odasına yerleştikten sonra akşam yemeği için lobide buluşuyoruz. Ekipte yine kimseyi tanımıyorum. Sadece rehberimiz hocayı sosyal medyadan tanıyorum o kadar. Rehberimiz dahil 7 kişi yola çıkacağız. Ekipteki kişiler arasında en az deneyimi olan benim. Aslında ekipmanınız iyi olsa bile belirli irtifada dağlara çıkmadıysanız Ağrı dağı tırmanışına dahil olamıyorsunuz. Ama Süphan dağındaki performansımdan dolayı bu tura beni de dahil ediyorlar. Yemek yerken diğer grup üyeleri ile tanışırken rehberimizde Ağrı dağı planımızı anlatıyor.
Ertesi sabah minibüs ile 08:30 Ağrı dağı eteklerine doğru harekete geçiyoruz. Belli bir noktaya kadar minibüs ile gidip sonrasında kamp yükümüz ile yürümeye başlıyoruz. İlk kamp atacağımız yer 3400-3500 metre civarı olacak. Kış ayı olduğundan dolayı yüklerimizi yaz tırmanışındaki gibi katır veya eşek taşımıyor. Zaten ben hayvanların taşımasına da karşıyım. Sırtımda yaklaşık 16-17 kg ağırlığındaki çanta 4-5 saat falan yürüyoruz. Rakım 3100 civarında hava bozmaya başlıyor, o yüzden 3400 yerine (yazın kurulan kamp alanı) daha aşağıda kamp kurmaya karar veriyoruz. Çok da rüzgar olduğundan dolayı terk edilmiş iş makinalarının olduğu yerde çadır kuruyoruz. Burada çadır kurmamızın sebebi rüzgarı kesmeleri ve çadırın gergi ipleri makinalara bağlama imkanımızın olması. Bu iş makinaları dağa yol açmak ve turizmi hareketlendirmek için kullanılırken teröristler tarafından kundaklanmış ve öylece dağa kendi haline terk edilmiş duruyor. Ne kadar acı, yine kendi kedimizi yaralıyoruz.
Hava daha da bozmadan çadırlarımızı kurmaya başlıyoruz. Ağrı dağı gibi zor bir dağda o yüzden kimsenin çadırda tek kalmama önceden planlanmıştı. Ben Serkan ile kalıyorum ve onun çadırını kullanacağız. Toplamda 3 çadır kuruluyor. Çadır kurulduktan sonra herkes yemek işine koyuluyoruz. Biz tabii yancı olarak rehberimiz Adem hocanın yanına geçiyoruz. İlk gece onlarla ortak yemek yiyeceğiz. Adem hoca tarhana çorbası ve makarna yapıyor. Dağın başında yiyebileceğiz en mükemmel yemek sanırım. Yemek yedikten sonra ise mısır patlatmaya başlıyoruz. Ortam bundan daha iyi olamazdı sanırım. Cemal abi, Serkan ve Adem Hoca ile sohbet ediyoruz. Diğer çadırdaki 3 kişi çadırlarından pek çıkmıyor. Patlamış mısır ve çay eşliğinde sohbet ederken saattin nasıl geçtiğinin farkına varmıyoruz. Dağda ki ilk günümüz 3100 metre civarında geçiyor. Yarın yola devam edip etmeyeceğimiz hava şartlarına göre anlık karar verilecek. Sabah hava durumunu kontrol ettiğimizde hava şartlarının kötü olduğunu görüyoruz. O yüzden 1 gün daha 3100 metre de kalmaya karar verdik. Bütün gün burada olduğumuz için dışarı çıkıyorum. Bizim dışımızda dağa tırmanan Fransız dağcıları görüyoruz. Dağcıların peşine 1 tane köpek takılmış ve kamp alanına kadar gelmiş. Bütün gün kamp alanında onunla vakit geçirdim. Yürüyüş yapmak için çadırdan her çıktığımda peşime takıldı, birlikte etrafı dolaştık. Akşam yemeği için çadırlarımıza çekiyoruz. Ben yanımda getirdiğim hazır yemeklerden denemek için su ısıtıyorum. Serkan ise konserve yemeye başlıyor. Almanya’dan aldığım hazır yemekler protein değeri baya yüksek ve de doyurucu. Yemeğimizi yedikten sonra yarın sabah çadırlarımızı toplayıp 4200 metreye doğru yola koyulacak olduğumuz saatti kararlaştırıyoruz.
Bu arada ilk kamp alanı olan 3100 metre de internet hava açık olduğunda çok iyi çekiyor. Sabah 07:00 civarı çadırlarımızı toplayıp yola koyulmaya başlıyoruz. Şansımıza çok fazla batak kar yok ama kamp yüküyle 4200 metreye devam ettiğimiz için zorluk seviyesi oldukça yüksek. Bizim tırmanışımız esnasında yaz rotasında 2. Kampa devam eden başka bir ekip görüyoruz. Hava açık olduğu için Adem Hoca önden ilerliyor ben ve diğer arkadaşla ise arkadan daha yavaş geliyoruz. Adem hoca yolda gördüğümüz İranlılardan önce 4100 metre rakımda ulaşıp bize çadır yeri ayarlıyor. Oldukça soğuk ve rüzgarlı bir havada 4100 metre de çadır kuruyoruz. Çadıra girdikten sonra biraz kötüleşiyorum ateşim yüksek ve midem bulanıyor. Uyku tulumuna girip yatmak istiyorum. Serkan ise bir şeyler yemem gerektiğini direkt yatarsam daha da kötüleşeceğimi söylüyor ki haklı. Serkan’a yardım etmeye çalışıyorum, makarna yapacağız. Makarna yaptık biraz yemek yemeğe zorluyorum kendimi ama daha 2 çatal almıştım ki kusuyorum. Allahtan çadırın fermuarını açacak kadar vaktim oldu. Daha fazla kendimi zorlamıyorum ve direkt yatıyorum. Sabah 04:00 de uyacağız hava durumuna göre zirveye doğru hareket edeceğiz. Eğer sabah uyandığımda hala kendimi kötü hissedersem kamp da kalacağım.
Sabah 04:00 uyanıyorum, şiddetli fırtına olduğu için çadırın içinde yaklaşık 3 saat oturuyoruz. Ben ise iyileştim, dün gece sanki hiç yaşanmamış gibi. Serkan’a göre irtifa etkiledi beni ve kötüleştim. Sonuçta dağda aklimatizasyon önemli bir konu.
Bu konuyla alakalı daha detaylı bir yazı yazacağım.
Adem hocanın hareket ediyoruz sesiyle çadırlarımızdan çıkıp botlarımızı giyiyoruz. Çadırları toplamadık zirve denemesinde sonra 1 gece daha aynı yerde konaklayacağız. 4100’den hareket ettiğimizde saat 06:00’yı çoktan geçmişti. Dün tanıştığımız İranlı grup ise çok yola koyulmuştu. Yola çıkalı yaklaşık 1,5 saat olmuştu ki aramızdaki tek kadın arkadaşımız Asena Adem hocanın tavsiyesi ile kamp alanına dönüyor. Çünkü biraz temposu yavaş kaldığı için ekibi yavaşlatıyordu. Artçı (en arkada yürüyen kişi) olan Asena’yı kamp alanına götürecek ve tekrardan bize yetişecek. Yolda sabah erkenden zirveye doğru hareket eden İranlı arkadaşlarla karşılaşıyoruz. Rüzgarın 70-80 km hızla estiğini zirvede daha da şiddetli olduğundan dolayı 4700 metre civarından geri dönüş kararı aldıklarını söylüyorlar. Biz ise yola devam etme kararı alıyoruz.
Yol boyunca ayağımızda krampon ile yola devam ettik. 4600 metrelere kadar buzlu bir zemine denk gelmedik diye hatırlıyorum. Artçı arkadaş 4600 metre civarında bize yetişiyor ve yola 6 kişi devam ediyoruz. Biz irtifa almaya devam ettikçe rüzgarda şiddetini artırıyor. Yükselmeye devam ettikçe manzaraya aşık oluyorsunuz. Bütün İran gözüküyor, hemen alt tarafta ise küçük Ağrı dağı bizi selamlamakta. Yaklaşık 4900-5000 metre civarına geldiğimizde buzul geçişi öncesi ufak bir mola veriyoruz. Hem de bu sırada Adem Hoca durum kontrolü yapıyor. Rüzgar ise çok şiddetlendi ayakta durmak neredeyse imkansız hale geldi diyebilirim. Birkaç kez rüzgarın etkisiyle ayaklarım birbirine dolaştı ve kramponum tozlukları keserek yırttı.
Adem hoca herkese nasıl hissettiği soruyor. Ekipte Cemal abinin ise balaklavası ve yüzünün bir kısmı donmuş durumda. Yüzünde his kaybı var. Rüzgarda ise git gide şiddetleniyordu. Cemal abi dönmemize gerek olmadığını çantasında başka balaklavasının olduğu ve onu takıp yola devam etmemizi önerdi. Yeni balaklavasını takması için onu beklerken Adem Hoca ve artçı arkadaş kendi aralarında durumu değerlendirmesi yapıyordu. Dönsek mi diye konuşulmaya başlanmıştı. Cemal abi ise zirveyi göstererek.
‘’ Şu ileride adamın olduğu yere doğru gidelim, ben iyiyim.’’
Herkes Cemal abinin gösterdiği yere baktı ve dönmemiz gerektiğine emin oldu. Çünkü Cemal abinin şu adamın olduğu yer dedi diye gösterdiği yer uçurumdu. Halüsinasyon görmeye başladı sanırım.
Adem Hoca haydi dönüyoruz arkadaşlar diye seslendi ve zirveyi arkamıza alarak fotoğraf çekinmeye başladık. Zirve’ye bu kadar yaklaştıktan sonra dönüyor olmak hayal kırıklığı olmuştu ama dağ her zaman orada yine geleceğim diye 2. Kamp alanına iniyoruz. 4100 metre de yer alan kamp alanına geldiğimizde bir önceki dün gibi yine kötüleşiyorum. Serkan’ın irtibat etkiledi tezi çürümüş oldu diye düşündük. Çünkü irtifa azaldı ama yine kötüleştim. Bu sefer bir şey yemeden direkt yattım. Gece boyu fırtına artarak devam etti. Bir ara Adem hocanın sesiyle uykudan uyandık.
‘’Çantalarınızı toplayın her an gidecekmişiz gibi’ hazır olun.’’
Fırtına o kadar artmıştı ki çadırlar patlarsa diye hazırlık yaptık. Çadırın içinde havanın aydınlana kadar oturduk. Sabah 05:00 civarı hemen çadırımızı toplayıp hızlıca aşağı inmek üzere yola koyulduk. 4100 metreden direkt minibüsün bizi alacak olduğu 2700 metre civarına iniyoruz. Çantam oldukça ağır, aşağı doğru indiğimiz için diz kapaklarım ve sırttım ağrımaya başlıyor. Yaklaşık 7-8 saat yürüyerek minibüsün bizi beklediği yola ulaşıyoruz. Araca binince ilk plan olan Doğubayazıt’ta konaklama yerine Van merkeze geçiyoruz. Bir gece Van’da otelde konaklayıp, ertesi gün öğlen uçağı ile İstanbul’a dönüyorum.
İlk 5000 metre üstü Kış tırmanış denemem birçok tecrübe ile bitmiş oluyor. Nice 5000 metrelik dağlara çıkmak dileğiyle.
Ağrı Dağı Kış Tırmanışı
Emir Aşkın204 Posts
Seyahat Yazarı, Gezgin, “Aroundtogether” gezi sitesini hayata geçiren, gezmek için işinden istifa eden, Gemi İnşaa Mühendisi.
0 Yorum